Makaleler

Varyemez fon: VARLIK FONU

Ülke ekonomisini güncel ataklarla idare etmeye çalışan hükümet bakalım geleceği olmayan ekonomiye nasıl bir şekil verecek. Halkın çıkarına olmayacağı kesin olan bu re-organizasyonun ellerinde nasıl patlayacağını ve faturasının da halka hangi yollarla fatura edileceğini bekleyip göreceğiz.

15 Temmuz sürecinin ardından OHAL koşulları ülkeye dayatılmasından ve ülke yasaları tamamen yürürlükten kaldırılıp yerini KHK’lerin almasından kısa bir süre sonra AKP tarafından alelacele Varlık Fonu oluşturulmuştu. Ülkenin bazı kamu finans kuruluşları, Ziraat Bankası, Halk Bankası, Türk Telekom, PTT, Milli Piyango, Çaykur gibi dev kuruluşlar da bu fona aktırıldı.

Aslında varlık fonu genel olarak ülke ekonomisinin geleceğine yatırım yapılması, yabancı sermayenin ilgisinin çekilmesi, gelişmekte olan veya gelişeceği düşünülen sektörlere yerinde ve zamanında yatırım yapılması için oluşturulan kaynaklardan bir tanesi. Dünyada, özellikle de petrol ve doğalgaz rezervleri bulunan ülkelerde varlık fonları, uygulanan ekonomik politikalardan biri. Ancak aynı zamanda varlık fonu bulunan ülkelerin genel özelliği istikrar tutturmuş bir ekonomilerin olmaları… Norveç, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden de bilinilirliği olan varlık fonu bahsi geçen ülkelerin bütçe fazlalıklarından oluşturuluyor. Yani cari açık vermeyen hatta cari fazlalığı olan ve ellerinde belli başlı doğal kaynağa, genelde de petrole sahip ülkeler böylesi bir uygulamaya gitmeyi tercih ediyor.

15 Temmuz öncesi ve sonrası ülke ekonomisine göz attığımızda aslında varlık fonuna ihtiyaç olmadığı çok açık bir şekilde görülüyor. Cari açığı 2017 verilerine göre 47,1 milyar dolar seviyesinde iken bu ülkenin hangi fona nasıl bir birikim yapabileceği şaşırtıcı… Bırakalım bütçe fazlasını, cari açığının geldiği nokta ortadayken böylesi bir atılımın yapılması o dönemde çok tartışıldı.

Pek tabii fonun oluştuğu koşullar düşünüldüğü zaman AKP hükümetinin amacı anlaşılır oluveriyor. Dönemin ekonomik koşulları incelendiğinde bu fonun oluşturulma süreci hem kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkeyi yatırım yapılamaz notu verdiği bir zamana denk geliyor hem de dolar kurunun en yüksek kur seviyesine çıktığı görülüyor. Ülke ekonomisinin yabancı sermayeye bağımlı olduğu bilindiğinden “yatırım yapılamaz” seviyesinde olması ve bunun da dünyanın sayılı kredi derecelendirme kuruluşları tarafından dillendirilmesi elbette ülkemiz hakim sınıfları açısından kabul edilebilir değildir.

Ancak gelinen noktada bu Varlık Fonu pek istenildiği gibi sonuç vermedi. Bunu da hem ekonomik verilerden ve dolar kurunun geldiği noktadan hem de Erdoğan’ın söylemlerinden anlamak mümkün. Erdoğan, 2017 yılının Eylül ayında Kazakistan yolculuğu öncesi havalimanında yaptığı açıklamada “Gelişmeleri gördük, böyle yürümeyeceğine karar verdik. Sayın başbakan bu konuda adımını attı, hayır olsun diyeceğiz. Varlık fonunu tekrar re-organize edeceğiz” şeklinde konuşmuş ve bu sözlerle bu konuda ne kadar başarısız olduklarını tescillemişti.

Büyük söylemler ve beklentilerle açılan varlık fonunun ülkenin finans kuruluşlarını içinde barındırmasına rağmen böylesi bir başarısızlığa mahkum olması, yapılan yatırımların nasıl değerlendirildiği konusunda da kafalarda soru işareti yaratıyor. Fona aktarılan varlıklar hakkında ne gibi işlemler yapıldı, bu varlıklar nereye kullanıldı gibi sorulara ilişkin hükümet tarafından hiçbir açıklama yapılmazken, fona hükümete yakın olan sermayedarlardan Mehmet Bostan, Himmet Karadağ gibi isimlerin atanması; fonun getirisinin hükümet giderlerine aktarıldı, aktarılıyor tartışmasını gündeme getirdi. Fon ile ilgili internet sitesinde yapılan açıklamadan başka açıklama şimdilik yok.

Siteden yapılan açıklama da “Mevcut durumda TVF’ye* devredilen tüm varlıklara ilişkin değerleme ve bağımsız denetim çalışmaları tamamlanma aşamasındadır. Potansiyel gelişim ve sinerji alanlarını tespit ettikten sonra tüm varlıklara ilişkin 5 yıllık değer yaratma programları oluşturulmuş olup, Bakanlar Kurulu onayı için Başbakanlık’a arz edilmiştir. Bu süreçte aynı anda yapılacak yeni yatırımlar belirlenecektir” şeklinde ve en son güncelleme Eylül 2017’de.

 

Varlık Fonu neden kuruldu?

Ülke ekonomisi kredi derecelendirme kuruluşları tarafından adeta risk şampiyonu olarak değerlendiriliyor. Ülkenin bulunduğu hem jeopolitik hem de politik atmosferde zaten sağlam bir ekonomik gidişat beklenemezdi. Böylesi kaotik bir iklimde, ne gün ne gibi bir karar alınacağı, politik ve siyasi atmosferin neye dönüşeceği bilinmeyen bir ortamda daha farklı bir ekonomik seyir beklenemezdi.

Böylesi bir dönemde bütçe çok ciddi açık verirken fonun pek bir işe yaramayacağı herkes tarafından tahmin edilen bir gerçekti. Madem böylesi bir dönemde fon işe yaramayacaktı, neden kuruldu ve neden re-organize ediliyor? Asıl sorulması gereken soru bu…

AKP’ye yakınlığı ile bilinen bazı şirketlerin yatırım projelerini desteklemek için fondan belirli bir ücret aktarıldığı hem sosyal medyada hem de burjuva medyada çok konuşuldu. Ayrıca hükümetin üçüncü köprü, üçüncü havaalanı, oto yollar, tüneller gibi mega projelerde şirketlerin borcuna kefil olduğu da biliniyor. Üstelik verdiği başka garantileri de hazineden finanse ettirdi. Projelere finansör sağlanan bankalar da krize girince fon devreye girdi. AKP hükümeti kendi politikalarını hayata geçirmek için devletin tüm kaynaklarını kullanmakla yetinmedi, bütün bunlar yetmeyince de çiftlik gibi kullanılacak bu fon, kremalı bir pasta tadında ortaya çıktı. Ki yine piyasaların sallantıda olduğu böylesi bir süreçte bu sallantıdan kurtulmaya, bu fonun yarar sağlayacağı söylendi. Ancak bunu sağlayacak olan Merkez Bankası olduğu unutuldu! Bunu Merkez Bankası sağlayamayacak duruma geldiği için fona başvuruldu, bu da elde patladı.

Türkiye’de milli gelir artmazken bir de üstüne milli gelirden kalan kısım kamusal servet kamuya aktarıldı. Aynı zamanda bir şirket gibi yönetileceği söylense bile bu fon kimse tarafından denetlenmedi.

Şunu söylemek yanlış olmayacaktır: fon hiçbir işe yaramadı. Bu derece stratejik olan ve sermayeyi heyecanlandıracağı söylenen fon hiçbir şey vermeyince re-organizasyonu ne şekilde gerçekleşecek o da merak konusu. Ülke ekonomisini güncel ataklarla idare etmeye çalışan hükümet bakalım geleceği olmayan ekonomiye nasıl bir şekil verecek. Halkın çıkarına olmayacağı kesin olan bu re-organizasyonun ellerinde nasıl patlayacağını ve faturasının da halka hangi yollarla fatura edileceğini bekleyip göreceğiz.

* TVF: Türkiye Varlık Fonu

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu