GüncelMakaleler

PUSULA | Sınıf Bilincinden Yoksun İşçi, Köle Kalmaya Mahkumdur

"Proleter ve devrimci hareketin, bu nesnel durumdan hareketle, subjektif güçlerine uygun olarak bu süreçte daha aktif bir duruş sergilemeleri gerekir. Keza şehir çalışmalarında asıl olarak burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki mücadelede odaklanmalıdır

En yüce değer emektir. Ve bütün değerlerin yaratılmasında koca bir emek vardır. Çağımızda bu emeğin gerçek sahibi, işçi sınıfıdır. Emek sermaye çelişkisinden kaynaklı mücadelede, işçi sınıfının en ilerici ve en devrimci gücü temsil etmesi, onun üretim içindeki bu tarihsel rolünden kaynaklanmaktadır.

Bu nesnel durum, sınıf savaşımında işçi sınıfına öncülük görevini yüklemektedir. Tabi ki, burada sözünü ettiğimiz sınıf bilinçli proletaryadır. İşçi sınıfını, daha geniş manada tüm ezilenleri pratik mücadeleye çekip, örgütleyerek savaştıracak olan da sınıf bilinçli proletaryadır. Onun ideolojik, siyasal, örgütsel öncülüğü olmadan, toplumsal bir devrimden söz edilemez.

İşçi sınıfı içinde dini gericiliğin, ırkçı milliyetçiliğin, örgütsüzlüğün bu denli yaygın olduğu bir dönemde, mevcut parçalanmışlığın, sınıfsal çıkarlara yabancılaşmanın kendiliğinden ortadan kalkması mümkün değildir. Lenin yoldaşa kulak verelim: “Çağdaş toplumun tutarlı, tek devrimci sınıfı olan proletarya çalışan ve sömürülen bütün insanların, ezenlerle sömürenlere karşı tam anlamıyla demokratik bir devrim için verdiği savaşımda, halka önderlik etmeyi üzerine almalıdır. Proletarya, ancak bu proletaryanın egemenliği fikrinin bilincine varır ve o fikri uygularsa devrimcidir. Bu görevin bilincine ermiş bir proleter, köleliğe karşı başkaldırmış bir köledir. Kendi sınıfının önderi olması gerektiği fikrinin bilincinde olmayan ya da bu fikri reddeden bir proleter, kendi köle olma halini anlayamamış bir köledir; köleliği devirmek için değil, olsa olsa kölelik koşullarını düzeltmek için savaşan bir köledir.” (Tasfiyecilik Üzerine, Sol Yayınları, s. 169)

Demek ki, işçi sınıfının “ücretli köleliğe”, ideolojik köleliğe karşı bilinçli isyanı, sınıf bilincinin gelişim düzeyine bağlıdır. Sınıf bilinci geliştikçe kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda, proleter öncü bir güç olarak tarihsel misyonuna uygun bir duruş sergiler. Yani pratiğin devrimcileşmesi, burjuva egemenlik sisteminin dayattığı her türlü kölelik ilişkisinin reddi anlamına gelir.

Sorunu bu bilimsel bakış açısıyla ele aldığımızda nicel anlamda işçi sınıfının yoğun olduğu birçok kentte, semtte dini gericiliğin, ırkçı milliyetçi faşist düşüncelerin etkin olması şaşırtıcı değildir. Örneğin lokal düzeyde de olsa işçi sınıfı cephesinde gelişen direnişlerin önemli bir bölümünde ileri sürülen genel taleplerin özü “kölelik koşullarının” düzeltilmesiyle sınırlıdır. Taleplerin geriliği aynı zamanda işçi sınıfının bilinç düzeyindeki geriliğine işaret eder.

Bu nedenle işçi sınıfının sınıfsal çıkarları temelinde örgütlenmesi ancak sınıf bilinciyle, düşünsel planda özgürleşmesiyle mümkün olabilir. Bu nedenle sınıfa dönük yürütülecek her çalışma, sınıfın devrimcileştirilmesi perspektifiyle yürütülmek zorundadır.

Emperyalist-kapitalist sistemin krizinin derin etkileri coğrafyamızda da hissedilmektedir. Bu krizin ağır faturası da işçi ve emekçilere ödetilmektedir. Ancak sınıf bilincinden yoksunluk, örgütsüzlük, bu ağır saldırılara karşı güçlü, sonuç alıcı ve kitlesel bir mücadelenin geliştirilmesini engellemektedir. Tüm bu dezavantajlı duruma rağmen, lokal düzeyde yaşanan direnişler, işçi sınıfı mücadelesi açısında olumlu işaretlerde içermektedir.

Proleter ve devrimci hareketin, bu nesnel durumdan hareketle, subjektif güçlerine uygun olarak bu süreçte daha aktif bir duruş sergilemeleri gerekir. Keza şehir çalışmalarında asıl olarak burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki mücadelede odaklanmalıdır. Taban örgütlülüğünü değil de, sendikal örgütlülüğü merkezine alan her çalışma, süreç içinde sınıftan koparak çürümeye mahkumdur. Bu konuda öncelikli olarak sınıfa dönük daha sağlıklı çalışmaların yürütülmesi için geçmişin olumlu ve olumsuz pratik deneyimlerinden öğrenmeliyiz.

Ayrıca işçi sınıfının tarihsel misyonu hakkında var olan yanlış anlayışların giderilmesi için ideolojik, siyasal eğitimleri önemsemeliyiz. Bakış açımızı güçlü teorik bir temele oturttuğumuz oranda, devrimci bir pratik örgütleyebiliriz.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu