Dünya

Yorum | Irak ve Irak Kürdistan’ında kartlar dağıtıldı

Bir ÖG okuru: "Irak ve Irak Kürdistan’ının bu süreçten nasıl etkileneceğini kestirmek zor, ama net olan bir şey varsa o da Irak’ta ki ABD varlığının fazlasıyla artması, Şii cephesi ve İran tarafından hoş karşılanmayacağıdır"

Büyük tartışmaların, sokak çatışmalarının arasında 12 Mayıs seçimlerinin galibi Haydar El-İbadi olmuştu. 3 Eylül’de yeni meclisin toplanmasıyla Irak Hükümeti yeni bir döneme girmiş oldu. Seçimlerden önce ABD ve Suudin kanadının yeniden koltukta görmek istediği aday El-İbadi idi. Bunun en büyük nedenlerinden biri İran nüfuzunu kesecek ve Trump yönetiminin yaptırımlarına ayak uyduracak bir yönetimin oluşmasına olan arzusuydu.

ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlardan sonra İbadi bir açıklamada bulundu. “Irak olarak uluslararası yaptırımlara karşıyız. Irak, bunun tecrübesini yaşadı. Yaptırımlar ülkeyi ve halkı yordu. İran’a yaptırımlarla ilgilenmeyeceğiz, ancak halkımızın zarar görmemesi için de buna uyacağız. Sonuçta biz de uluslararası ekonomik sistemin dışında kalamayız.”

İbadi’nin bu açıklaması Şii gruplardan büyük tepkiler almıştı. Pratikte bunun karşılığı nasıl olacak, göreceğiz. Çünkü Irak Dışişleri Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada “İran’a uygulanacak yaptırımları reddettiğini” duyurmuştu. Dönemin Cumhurbaşkanı Fuad Masum’un ve Şii grupların, yaptırımların doğru olmadığını söylemesiyle birlikte İbadi tarafına baskılar artıyor. Ve bu döneme kadar yaptırımların ABD’nin istediği gibi gitmediğini söylemek doğru olabilir.

 

Irak Kürdistanı Parlamento Seçimleri ve Irak Cumhurbaşkanlığı Seçimleri

30 Eylül’de gerçekleşen Irak Kürdistanı Parlemento seçimleri KDP’nin üstünlüğü ile sonuçlandı. 2017 referandumu sonrası seçime katılımın çok düşük olduğu söylenebilir (% 60’ın altında). Referandum ile halkı arkasına almayı hedefleyen Barzani’nin bu taktiğinin sonrasında pek tutmadığını söyleyebiliriz. Tabii seçime katılımın bu kadar düşük olmasının nedenini sadece referanduma bağlamak yanlış olacaktır.

Muhalefetin zayıflığı, Barzani ve Talabani ailelerinin siyasal yaşamdaki monarşi halini almış ilerleyişi, ekonomik kriz ve yaygın yolsuzlukla birlikte artan yoksullaşma ve siyasi istikrarsızlık nedeniyle halkın siyasete katılımının zayıfladığı söylenebilir.

Mesut Barzani referandumdan sonra yavaş yavaş kendini meydandan çekti ve KDP’yi de Neçirvan Barzani öncülüğünde diğer akrabalarına devretmiş durumda. Büyük emeklerle bedellerle kurulmuş topraklar, ABD öncülüğünde Barzani aşiretinin keyif sürdüğü bir hal almaya başladı.

Son dönemlerde yaşanan ekonomik kriz, yolsuzluk, işsizlik gibi durumların en üst seviyeye çıktığı Kürdistan’da seçim döneminde Barzani için en fazla merak edilen konu Barzani’nin mal varlığı oldu. Seçim çalışması döneminde Barzani, “Malvarlığımı merak ediyorlar. Kendimi dünyanın en zengin insanı olarak görüyorum. Benim servetim 48 milyar dolar değil, 48 milyon Kürt’ün desteğidir” açıklamasıyla mal varlığını açıklama niyetinin olmadığını, Barzani ve ailesinin bu şatafatlı ve lüks hayatın gelirinin nereden getirdiğini söylememeye ve halkına ihanet etmeye devam edeceğini göstermiş oldu.

Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) için bu tarafta da durumun çok farklı olduğu söylenemez. Zamanında sosyalist ideolojiyi benimseyerek bu topraklarda kurulan KYB her geçen gün belli bir mercinin partisi olduğunu ve olmaya devam edeceğini gösteriyor. Celal Talabani’nin vefatından sonra boşalan koltuğa KYB içinde de babadan oğula geçiş süreci oldu ve parlamento seçimleri Qubad Talabani öncülüğünde yürütüldü.

Babasının uzun yıllar KYB içinde yürüttüğü etkin siyaseti oğlunun yürütüp yürütemeyeceğini zaman içinde göreceğiz ama ilk deneyiminde, geçen seçim Değişim Hareketi’ne (Goran) kaptırdıkları ana muhalefet koltuğunu geri aldı. Seçim propagandası döneminde KYB tarafından yapılan çalışmaların iktidar hedefli olmadığını, hedefin sadece parlamentodaki koltuk sayılarını yükseltme olduğunu söyleyebiliriz. KYB’nin bundan bir önceki seçime nazaran oyunu yükseltmesi, Süleymaniye’yi elinde tutması onlar için seçimin döneminin iyi geçtiğini söylemek için yeterli olacaktır.

30 Eylül’de gerçekleşen Irak Kürdistanı parlamento seçimleri ihlallerin, olayların ve umutsuz bir halkın var olduğu bir ortamda gerçekleşti. Bu seçimin galibinin KDP olduğunu söyleyebiliriz. Seçimler yapıldığı sırada KDP’nin iddiasına göre Süleymaniye’de KYB’ye bağlı askeri gücün seçim merkezlerini silahlı bir şekilde basması, yine KDP’nin iddiasına göre binlerce sahte kimlikli kişilerin Süleymaniye’de KYB tarafından oy kullandırılmaya çalışması, buna karşılık KYB’nin yine bu tarz iddaaları Erbil’de KDP’nin yaptığını söylemesi…

Koye bölgesinde KYB’nin askeri gücünün halka baskı yaptığı seçime sahtekarlık karıştırdığı iddiasıyla KDP, Goran, Komel ve Yekgırtu yaptıkları ortak açıklamada seçimi reddettiklerini açıklamışlardı. Tüm bunlar olurken, onlarca iddiaların ve yaşananların arasında seçimlerden sonra Birleşmiş Milletler (BM) “Kürdistan seçimleri olumlu bir atmosferde gerçekleşti” şeklinde bir açıklama yaparak meselenin neresinde durduklarını göstermiş oldular.

KYB’li bir heyet seçim günü askeri bir uçakla mutlu mesut pozlar eşliğinde Cumhurbaşkanlığı görüşmesi için Bağdat’a gitti.

Kürdistan’da bir seçim oldu ama kartlar çoktan dağıtılmış gibi

ABD, Barzani üzerinden Kürdistan topraklarında hakimiyeti sağlama almasıyla birlikte, odağında olan KYB’yi de kazanarak Irak Cumhurbaşkanlığı’ndaki koltuğu da kendi tarafına çekmek istiyordu. Bunun için ABD Özel Temsilcisi Brett McGurk öncülüğünde belirlenen cumhurbaşkanı adayı KYB adına Berhem Salih oldu.

KDP ilk zamanlardan itibaren aday belirlemede en başından beri saf dışı bırakılmış durumdaydı. Ne Neçirvan Barzani’nin çabaları ne de Mesud Barzani’nin açıklamaları bu durumun önüne geçemedi. KDP son dakikaya kadar ortak bir aday üzerinde tartışmalarını yürütmeye çalışmış olsa da muhatap bulamayınca kendi adayıyla yarışa girmeye karar verdi. Cumhurbaşkanlığındaki adayı Fuad Hüseyin oldu. Aslında cumhurbaşkanı çoktan seçilmiş sayılabilirdi ki bundan sonrası formaliteden ilerisi değildi. Cumhurbaşkanlığı yarışı ilk turunda KYB’nin adayı Berhem Salih 165, KDP’nin adayı Fuad Hüseyin 89,  bağımsız kadın siyasetçi Sirve Abdulvahid’e ise 18 oy çıktı ve seçim ikinci tura kaldı. İkinci tura kalan adaylardan Fuad Hüseyin adaylıktan çekilerek koltuğu Berhem Salih’e bıraktı, Salih Irak’ın yeni cumhurbaşkanı oldu.

ABD’nin KYB adayını öne çıkarmak istemesinin ardındaki bir başka sebep daha yatıyor. Süleymaniye toprakları üzerinde bulunan İran sınırı, KYB ile İran arasındaki bağı oluşturuyor. Cumhurbaşkanlığı adayı üzerinden ABD’nin Berhem Salih için bütün imkanlarını kullanması hatta bölgedeki en iyi ahbabını (KDP) yok saymasının en büyük nedeni İran ile Irak arasındaki bütün yolların önünü kesip ambargosunu genişletmek.

En iyi müttefiki Barzani’nin bu süreçte ABD tarafından yok sayılmasının, Barzani tarafından hoş karşılandığı söylenemez. KDP, cumhurbaşkanlığı seçimden sonra Mesud Barzani başkanlığında bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı sonrası açıklama yapan KDP heyeti seçimlerle ilgili KYB’ye ithafen “Cumhurbaşkanlığının siyasi bir tarafın değil Kürt halkının payı olduğunu hatırlatarak geçmişte de bu makamın Kürdistan tarafların anlaşması ve ittifakı doğrultusunda seçildiğini belirtmek istiyoruz. Bu nedenle bu makamı ve seçim için uygulanan yöntemi Kürdistan halkının temsili ve payı olarak görmüyoruz” dedi. Bu açıklamanın üzerine KDP kanadının nasıl haraket edeceğini şimdilik kestirmek zor.

Irak genel seçimleri, Irak Kürdistan’ı parlamento seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu süreçler sonucunda sona erdi. Seçimlerin İran ve ABD arasında bir güç gösterisine döndüğü söylenebilir. Irak ve Irak Kürdistan’ının bu süreçten nasıl etkileneceğini kestirmek zor, ama net olan bir şey varsa o da Irak’ta ki ABD varlığının fazlasıyla artması, Şii cephesi ve İran tarafından hoş karşılanmayacağıdır. (Irak’tan bir Özgür Gelecek okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu