GüncelMakaleler

DÜNYA | Kazakistan’da Halk Direnişi

"Devlet Başkanı Tokayev'in OHAL ilan etmesiyle, Rusya'nın başında bulunduğu KGAÖ'nün ülkeye ''Barış Gücü '' adı altında asker göndermesiyle bu direnişin sona ereceğini düşünmek doğru değil. İşçi ve emekçilerin, Kazakistan halkının demokratik haklar için mücadelesi son bulmayacak gibi görünüyor."

Çarlık dönemi ”halklar hapishanesinde” Rusların egemenliği altında yaşayan Kazaklar, Rusya’da 1917 Ekim’inde Lenin önderliğindeki SBKP(B) öncülüğünde gerçekleşen Ekim Sosyalist Devrimiyle özgürlüklerine kavuştular.

1917 Ekim Sosyalist Devrimi’nden sonra Kazaklar kısa bir özerklik dönemi yaşadıktan sonra 26 Ağustos 1920’de Rusya Federatif Sosyalist Cumhuriyeti içerisinde Kırgız Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (KÖSSC) kuruldu.

Kırgız ÖSSC, bugünkü Kazakistan bölgesini içeriyordu. Haziran 1925’te Kırgız ÖSSC, Kazak Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak yeniden adlandırıldı ve idari merkezi Kızılorda kasabasına, Nisan 1927’de ise Almatı’ya taşındı.

5 Aralık 1936’da Kazak Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nden ayrıldı ve Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.

25 Ekim 1990’da Kazakistan Sovyetler Birliği içinde bulunan bir cumhuriyet olarak kendi topraklarındaki egemenliğini ilan etti. 16 Aralık 1991’de de bağımsızlığını ilan eden son Sovyet Cumhuriyeti oldu.

2 milyon 7 yüz bin kilometre karelik yüzölçümüyle Kazakistan dünyanın en büyük ülkelerinden biridir. Çok zengin ve büyük petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olmanın yanında zengin uranyum, krom, kurşun ve çinko rezervlerine sahip bir ülke. Bundan dolayıdır ki emperyalistlerinin iştahını kabartan ve büyük miktarlarda yabancı yatırımı çeken bir ülke konumundadır.

Kazakistan’ın Sovyetler Birliği’nden ayrılmasından sonra o dönemindeki lideri Nursultan Nazarbayev, ülkenin ilk cumhurbaşkanı oldu. 1997’de hükümet Kazakistan’ın başkentini Almatı’dan Astana’ya taşıdı. 23 Mart 2019’da Astana’nın adı eski Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’e ithafen “Nur Sultan” olarak değiştirildi.

 

Kazakistan halk direnişi ve sokak

Kazakistan’da özellikle petrol ve doğalgaz sahalarında çalışan işçiler ücretlerinin azlığından, geçim sıkıntısı nedenleriyle, dönem dönem de özelleştirme karşıtlıklarıyla ilgili eylemler gerçekleştiriyorlardı. İşçi sınıfının örgütsüz bırakılması, sendikalar üzerindeki baskılardan dolayı da eylemlilikleri, grevleri başarıya ulaşamıyordu.

2 Ocak’ta ülkenin Hazar Denizi kıyısındaki Mangistau eyaletine bağlı Janaözen kentinde halk LPG fiyatına yapılan zammı protesto etmek için sokaklara döküldü. Petrol ve doğalgaz sahalarında çalışan işçiler de zamları protesto etmek amacıyla iş bırakarak yönetimin istifası yönlü sloganlarla sokakları işgal ettiler. Bu alanda başlayan sokak gösterileri aynı anda tüm ülkeye yayıldı. Güvenlik güçleri ilk anda protestoculara müdahale etmediler, hatta basına yansıyan haberlere göre bir kısım askeri ve güvenlik güçleri protestocuların yanında saf tuttukları görüldü.

Askar Mamin başbakanlığındaki hükümet LPG fiyatlarına yapılan zamlara karşı yapılan protestolar nedeniyle istifa etti. Zor durumda kalan yönetimin başı, Cumhurbaşkanı Tokayev, LPG, benzin ve dizel yakıt ile temel gıda maddelerinin fiyatlarına 180 günlük devlet düzenlemesi getirerek durumu kurtarmaya çalıştı. Ardından da ülkede OHAL ilan etti. OHAL’in ilanından bu yana da sokak çatışmalarında bugüne değin 16’sı “güvenlik görevlisi” 164 kişinin yaşamını yitirdiği, 5.800 kişinin de gözaltına alındığı “güvenlik güçlerince” açıklandı.

Sokaktaki protestolarla ilgili Cumhurbaşkanı Tokayev kendisini Güvenlik Konseyi Başkanlığı’na atamasına, protestolara katılanları tehdit etmesine rağmen sokak gösterileri durmadı.

Eylemlerle ilgili Cumhurbaşkanı Tokayev, üyesi oldukları Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) liderlerinden yardım istedi. Rusya, Ermenistan ve Belarus ülkeye “barış gücü” adı altında asker de gönderdiler. Gelen son haberlerde halkın eylemlerinin bastırıldığı açıklandı.

 

Yoksullaşan halkın sokak muhalefeti

Kazakistan’da sokak çatışmalarının, yapılan zamların geri alınmasının ve hükümetin istifasının tartışmalarının sürdüğü bir dönemde ülkemizde de “sokak” tartışmalarının yapıldığı bir sürece tanıklık ediyoruz. Muhalefet partilerinin son yapılan zamlarla ilgili miting ve sokak eylemlilikleri için hareketlenmeleri üzerine R.T.Erdoğan da ”Sokaklara ineceklermiş, Cumhur ittifakı olarak onları gidecekleri yere kadar kovalarız” diye açıklamalarda bulundu. Bu tehditlere karşın da muhalefet partilerinden özellikle de CHP’den ”Sokağa çıkan kim, bizi sokağa çekmek istiyorlar ama biz ona gelmeyiz” yönlü açıklamalar yapıldı.

Kitlelerin sokağa çıkması öyle birilerinin tehditlerine diğerlerinin de sinmelerine göre belirlenmiyor. Sokakların zapt edilmesi kitlelerin, emekçilerin kabaran öfkelerine bağlı. Yani bardağı taşıran son damlaya. Ülkedeki yoksulluğun, yolsuzluğun, baskının, zulmün artığı dönemlerle bağlantılı bir durumdur. Taksim/Gezi İsyanı böyledir.

Gezi İsyanı sırasında AKP iktidarının muhalefete yönelik baskılarının tavan yaptığı, hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, sokaklarda kadınların katledildiği, öğrenci gençliğe yönelik baskıların arttığı bir dönemde gelişti. AKP iktidarının baskıcı uygulamalarına karşı kitlelerin sokak eylemlilikleriydi, başkaldırısıydı. Bunu tetikleyen de Taksim’deki Gezi Parkı’na AKP iktidarının Topçu Kışlası yapmak için parktaki ağaçların kesilmesi, buradaki yeşil alanın yok edilmek istenmesine karşı bir başkaldırı olarak gelişti. Burada bardağı taşıran son damla Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmek istenmesiydi. Yani sokaklar hiç beklenmedik bir anda daha doğrusu “bardağı taşıran son damlayla” hareketleniyor.

Kazakistan’da da N.Nazarbayev, R.T.Erdoğan gibi ülkenin en zenginlerinden. Onun da akrabaları milyoner. Halk yoksulluk ve açlıkla boğuşurken onlar lüks ve sefalet içerisinde yaşıyorlar. Devletin belirli kademelerine yerleşmişler, ülkedeki vakıfların, şirketlerin başındalar. Eski Başkan N.Nazarbayev ülkeyi kendi malı gibi görüyor. Heykellerini diktirdi. Astana olan eski başkentin adını ”Nur-Sultan” olarak değiştirdi. Yakın çevresi güvenlik, istihbarat sorumluları. Muhalefet baskı altında. Her yere bir güvenlik ordusuyla gidiyor. Nazarbayev’in idolü Rusya devlet başkanı Putin, onun gibi yönetiyor ülkesini.

Nazarbayev, 30 yıllık bir iktidar geçmişinden sonra devlet başkanlığını -sanki babasının çiftliğinin yönetimini devreder gibi- sözünden çıkmayacağını düşündüğü daha önceki Dışişleri Bakanı olan Tokayev’e devretti. Ama sosyal Konsey başkanlığını hala sürdürüyor. Yani tüm ekonomik, sosyal, siyasal kararların verileceği makamı elinde tutuyor.

 

Kazakistan halkının talepleri meşrudur!

Kazakistan’da da Türkiye’de olduğu gibi gelir adaletsizliği, yolsuzluk ve baskılar halkın canına tak etmiş durumda. Ülkedeki zengin petrol ve doğalgaz gelirlerinden bir avuç zengin yararlanıyor. Doğalgazı Türkiye’ye, Avrupa’ya satarak servet kazananlar bir yana ülke halkı perişan, yoksul. Petrolü çıkaran, işleyen işçiler, emekçiler aç ve yoksullar. Üstelik ülkeleri bu denli zenginliğe sahipken. Ülkede asgari ücretle yaşamı devam ettirmek mümkün değil.

Kazakistan’da LPG’ye yapılan son zamlar bardağı taşıran son damla oldu. Ülkede patlayan öfke yılların birikimi diyebiliriz, çünkü daha önce de işçi direnişleri, grevler bu bölgede yaşanmıştı. Ama bu defaki sokakların tutuşması farklı diyebiliriz. Kazakistan’da şu anda 14 bölgede ve 3 büyük şehirde halk sokaklarda. Direniş petrol ve doğalgazın çıkarıldığı bölgeden başladı tüm ülkeye yayıldı.

Kazakistan’da halk; Cumhurbaşkanı’nın ve tüm Nazarbayev yandaşlarının istifasını, 1993 Anayasasının iyileştirilmesini, sendika kurma hakkı ve siyasi tutukluların serbest bırakılmasını ve baskılara son verilmesi gibi siyasal talepleriyle sokaklara çıktı.

Kazakistan Sosyalist Hareketi de ülkedeki sokak hareketleriyle ilgili bir bildiri yayınlayarak “siyasi iktidarın ve Anayasanın değişmesi talepleriyle genişleyen hareketin devlet tarafından şiddetle bastırılmak istenmesine” tepki gösterdi. Genel grev çağrısı yapılan açıklamada “Asker ve polis terörüne karşı örgütlü direnişi sağlamak için toprak ve üretim bazında birleşik eylem komitelerinin oluşturulması acildir” denildi. Açıklamada ayrıca dünyadaki işçi hareketleri, komünist ve sol hareketlere de dayanışma çağrısı yapıldı.

Açıklamada hareketin öne çıkan talepleri arasında; tüm siyasi tutuklular serbest bırakılsın, yasaklı Kazakistan Komünist Partisi ve Kazakistan Sosyalist Hareketinin faaliyetleri yasallaştırılsın, işçilere sendika, grev ve gösteri yapma hakkı verilsin, gibi taleplere de yer verildi.

Devlet Başkanı Tokayev’in OHAL ilan etmesiyle, Rusya’nın başında bulunduğu KGAÖ’nün ülkeye ”Barış Gücü ” adı altında asker göndermesiyle bu direnişin sona ereceğini düşünmek doğru değil. İşçi ve emekçilerin, Kazakistan halkının demokratik haklar için mücadelesi son bulmayacak gibi görünüyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu